• Kılıçdaroğlu İlk Ziyareti Atay Döneminde Yaptı
  • Son Anket! AKP Artık Birinci Parti Değil!
  • Karamollaoğlu: Ülkemiz Aile Şirketi Oldu!
  • Vatandaş Ölüm Kalım Savaşı Veriyor!
  • Borçlu Sayısında Korkutan Artış! 31,3 Milyon!
  • Utanç! 21 Kız Çocuğu Hamile!
  • Başkan Atay, Volkswagen’i Efeler’e Çağırdı!
  • Satmaktan Bıkmadılar! Yine Satıyorlar!
  • İYİ Parti’li Sezgin: Katliamların Sorumlusu…
  • Efeler Resim Atölyesi Çalışmalara Başladı
  • Çerçioğlu’ndan AKP’li Vekillere Çağrı!
  • Batı Gazi Bulvarı Yenileniyor!
  • Efeler Belediyesi Logosunu Yenileniyor!
  • Başkan Talimat Verdi, Denetimler Sıklaştı!
  • Başkan Atay, Esnafla Kahvaltıda Buluştu
  • Üye Ol
  • Üye Girişi
      • Sitene Ekle
      • Reklam Verin
      • Künye
      • İletişim
AYDIN YEREL
  • Türkiye
  • Ekonomi
  • Siyaset
  • Eğitim
  • Sağlık
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Yaşam
  • Dünya
  • Magazin
  • Yazarlarımız
  • WebTV
  • Diğer ->
    • Foto Galeri
    • Kültür Sanat
    • Bilim-Teknoloji
    • Gazeteler
    • Firma Rehberi
      • Firma Ekle
    • Seri İlanlar
      • İlan Ekle
Flash Haber Çiftçi Borcunu Ödeyemez Durumda! Tarım Bitti!
AydınYerel Bizi Facebook'dan takip edin
AydınYerel Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Yazarlar » İsmail Türkbay
İsmail Türkbay

Nereye Gidiyoruz?

Eklenme Tarihi: 2 Ocak 2018 Salı
Eklenme Saati: 1:07
Okunma Sayısı:
Tweetle
İsmail Türkbay ismail@aydinyerel.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
Nereye Gidiyoruz?

NEREYE GİDİYORUZ?

XXI. Yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına geldik, yeni bir yıla giriyoruz. Şöyle geçmişimize bakıp özeleştiri yapalım mı ne dersiniz? Nereden geldiğimizi, yarın nereye gitmeyi hedeflediğimizi sorgulayalım.

XX. Yüzyılın başlarında padişahın kulu iken, Cumhuriyetle birlikte özgür bireyler olduk. Bize tanınan özgürlükler, kadın erkek ayırımı yapmaksızın herkese, her alanda tanınmış uygar olmanın gereği bir özgürlüktü. Kıymetini bildik mi? (Özgürlüklerle ilgili yazım gelecek hafta)

Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet idaresinin bizlere tanıdığı özgürlük, ekonomik ve sosyal başarıları berberinde getirmiş, Dünyadaki uygar ulusların sahip olduğu sanayi tesislerinin aynısının ülkemizde kurulmasını sağlamıştı. Kıymetini anladık mı?

Birinci Dünya Savaşından yenik çıkmış, Ülkesi işgal edilmiş, orduları dağıtılmış, Duyun-u Umumiye idaresine gırtlağa kadar borçlanmış bir ülkeydik. Osmanlı’nın borcunu ödedik. Cumhuriyetin getirdiği özgürlük ortamı ve sağladığı olanaklarla “Demir ağlarla ördük,” (1) ülkenin dört bir yanını. Uçak fabrikasından lokomotif fabrikasına, Nazilli basma fabrikasından Etibank’a, şeker fabrikalarından Devlet Hava Yollarına, limanlara kadar birçok yeni ve modern tesisi yurdumuza kazandırdık. Bunları koruyabildik mi?

Ne yazık ki ne bizlere tanınan özgürlüğün kıymetini, ne de Cumhuriyet idaresinin kurduğu sanayi tesislerinin değerini anladık,  onları koruyamadık. Korumamakta da inat ediyoruz. Kurulu sanayi tesislerini, Cumhuriyetin kurumlarını haraç mezat sattık. Satacak sanayi tesisimiz, banka ve tekstil fabrikalarımız, şeker fabrikalarımız, çimento fabrikalarımız kalmayınca bu kez sıra topraklarımıza geldi. Rant uğruna yaylaklarımızı kentsel dönüşüm masalı ile imara açtık, dağlarımızın madencilerce, taş ocakları işletmelerince delik deşik edilmesine ses çıkarmadık, meraları yok ettik, et, saman, canlı hayvan, nohut, mercimek, pirinç gibi tarım ürünlerinin ithalatçısı olduk. Üretmedik, tükettik.

Doğal kaynaklarımızın sınırsız olduğunu zannettik, ne yazık ki yanlış bir yargıya vardık. (2) Yenilenebilir ve sürdürülebilir temiz enerji elde ediyoruz zannıyla, eşşiz güzellikteki doğal varlıklarımızdan derelerimizin, çaylarımızın üzerine HES kurduk. Ormanlarımızın tahrip edilmesine doğal dengenin bozmasına aldırmadan her yere, her tepeye RES’ler diktik. Bir damlasının dahi yeryüzünde bırakılmaması, bir katresinin Atmosfere salınmaması gereken jeotermal akışkanı ve akışkandan yeryüzüne çıktığında ayrışan yoğunlaşmayan gazları reenjekte etmedik. Edilmesi için de hiçbir çaba göstermedik. Özellikle Aydın yöresinin suyunun, havasının, toprağının kirletilmesine izin verdik. Gerekli önlemleri almayıp sadece seyrettik.

Tarihi yaratanın coğrafya olduğunu, hava ve iklimin yaşantımızda çok büyük bir etkisinin olduğunu anlayamadık. Doğayı kirletmeyi, doğal dengeyi bozmayı ısrarla sürdürdük. Geleceği, çocuklarımızın, ülkemizin geleceğini hiç düşünmedik. M.Ö. 80000 yıllarında meydana gelen son buzul çağında insan soyunun yok olmasını önleyen coğrafyanın bu topraklar yani Anadolu olduğunu anlayamadık. Ya da anlamak istemedik.

Anayasamız, yasalarımız ve uluslararası sözleşmeler tarafından sıkı sıkıya koruma altına alınmış doğayı; kirletenleri, katledenleri, değerlerimizi sömürenleri Devlet ve halk olarak görmezden geldik, talana göz yumduk. Bilimsel araştırma yapanları susturduk. Çevresini, doğasını yasanın kendilerine verdiği görev nedeniyle korumaya çalışanları korkutup sindirmeye çalıştık. Yeri geldi, toprağını, havasını, ormanını, deresini, hayvanını koruyan kendi halkımıza biber gazı sıktık, copladık. Bunu yaparken insan haklarını görmezden geldik.

“Bir santimetre kalınlığında toprak örtüsünün oluşması için iki yüzyılı aşan sürenin geçmesi gerektiğini görmezden geldik.” (3) Toprağımızın, suyumuzun, havamızın JES’lerle, HES’lerle, RES’lerle, termik santrallerle, taşocaklarıyla, çimento fabrikalarıyla kirletildiğini, talan edildiğini, halkımızın sağlığı ile oynandığını görmezden geldik ya da sağlığımızla oynayanlara izin verdik. Onların, doğaya verdikleri zararları önlemekte çekingen davrandık. Doğa, nasıl olsa kendini yeniler diye düşündük. Gerekli önlemleri almadık, yanıldık.

Elbette Dünya ve tarım toprakları canlıdır kendi kendini yeniler. İlim adamları, “toprağın bir gramında 0-100 milyon canlının” (3) olduğunu, toprak ölürse orada yaşayan canlıların da yok olacağını söylemektedirler. İlim adamlarının bu öngörüsünü de anlamadık, umursamadık. Dünya, kendisine ayak uyduramayan canlıları yok eder, yerine yenilerini ikame eder. Özellikle kendisine zarar veren canlıları yok edip, yerine yeni türler üretir. Doğaya ençok zarar veren canlının insan olduğunu görmezden geldik. Hayvanlarını, bitkilerin bizim yaşamımız için gerekli olduğunu anlamadık onları paraya çevrilecek “meta” olarak gördük.

“Doğada bulunan canlı ve cansız varlıklar arasında belirli bir ilişkiler dengesi olduğunu, bu ekolojik dengenin kırılması halinde doğanın kendisini yenileme gücünü kaybedeceğini, doğa aleyhine yeni dengelerin kaçınılmaz olduğunu anlamadık.” (4) Kirlenme geri dönülemeyecek boyutlara ulaştığında toprağın geri gelmemek üzere öleceğini bilemedik.

Kirlenen havanın bitkilerin fotosentezi sayesinde temizlenebileceğini, kirlenen suyun ise kirlenme nedenlerini ortadan kaldırdığımızda temizlenebileceğini biliyoruz. Bilmediğimiz, bilmek istemediğimiz kirlenen, ölen toprağın tekrar canlanmayacağı gerçeğidir.

Topraklarımıza sahip çıkalım, onun JES’lerle, HES’lerle, RES’lerle, taşocakları, çimento fabrikaları ve benzeri doğayı kirleten tesislerle ölmesine, öldürülmesine izin vermeyelim. Çünkü topraklarımız şehit kanıyla sulanmış kutsal topraklardır.

İsmail Türkbay

KAYNAK             :

1-https://www.antoloji.com/demir-aglarla-ormustuk-ana-yurdu-dort-bastan-yazi-siiri/

2-Zeynep Arat, Ekonomi Açısından Çevre makalesi. Bilim Teknik 147. Sayı s.1

3-Arif Akman, Toprak Ana makale. Bilim Teknik Dergisi 148. sayı S.11

4- Zeynep Arat, Ekonomi Açısından Çevre makalesi. Bilim Teknik 147. Sayı s.1

Etiketler:
Atatürk Aydın Cumhuriyet Dünya Savaşı Düyun-u Umumiye Etibank HES JES Mustafa Kemal Nazilli Osmanlı özeleştiri RES
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

CUMHURİYET!CUMHURİYET Cumhuriyet, bir ulusun egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve egemenliğini bel...
CUMHURİYET!
Unuttunuz mu?Hafızası en zayıf canlının balık olduğu söylenir. Olanları çok çabuk unutanlar için “balık...
Unuttunuz mu?
Torunlarımıza Ne Diyeceğiz? İlkokul kitabında okuduğum bir okuma parçasında yakınından küçük bir dere akan, derenin s...
Torunlarımıza Ne Diyeceğiz?
MERCİMEK!    Adına türküler yakılmış, şiirler yazılmış,  maniler düzenlenmiş, atasözlerine girmiş; ...
MERCİMEK!
  • Sizde Yorum Yapın
  • Facebook Yorum

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Dikkat! Üye/Üyeler ve ziyaretçiler suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği/yorumu Site’de paylaşmamalı. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

En Son Haberler

CUMHURİYET!Cumhuriyet, bir ulusun egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve egemenliğini belirli......
CUMHURİYET!
Karacasu – Karapınar Tarihi13. Yüzyılın son çeyreğinden ititbaren Oğuz boylarından, Avşar, Eymür, Kayı,......
Karacasu – Karapınar Tarihi
Unuttunuz mu?Hafızası en zayıf canlının balık olduğu söylenir. Olanları çok çabuk......
Unuttunuz mu?
Heval Hüso…Sevgili dostlar bu gün öyle bir duygusal anlar yaşadım, yaşadık......
Heval Hüso…
Torunlarımıza Ne Diyeceğiz? İlkokul kitabında okuduğum bir okuma parçasında yakınından küçük bir......
Torunlarımıza Ne Diyeceğiz?
Sitemizden son dakika haberlerini iletmek için izninizi istiyoruz. Önemli gelişmelerden ilk sizin haberiniz olsun!
  • Türkiye
  • Siyaset
  • Eğitim
  • Yaşam
  • Ekonomi
  • Spor
  • Kültür Sanat
  • Sağlık
  • Dünya

AYDIN YEREL
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için info@aydinyerel.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2017 - Aydın Yerel Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ajans5.Net