• Kılıçdaroğlu İlk Ziyareti Atay Döneminde Yaptı
  • Son Anket! AKP Artık Birinci Parti Değil!
  • Karamollaoğlu: Ülkemiz Aile Şirketi Oldu!
  • Vatandaş Ölüm Kalım Savaşı Veriyor!
  • Borçlu Sayısında Korkutan Artış! 31,3 Milyon!
  • Utanç! 21 Kız Çocuğu Hamile!
  • Başkan Atay, Volkswagen’i Efeler’e Çağırdı!
  • Satmaktan Bıkmadılar! Yine Satıyorlar!
  • İYİ Parti’li Sezgin: Katliamların Sorumlusu…
  • Efeler Resim Atölyesi Çalışmalara Başladı
  • Çerçioğlu’ndan AKP’li Vekillere Çağrı!
  • Batı Gazi Bulvarı Yenileniyor!
  • Efeler Belediyesi Logosunu Yenileniyor!
  • Başkan Talimat Verdi, Denetimler Sıklaştı!
  • Başkan Atay, Esnafla Kahvaltıda Buluştu
  • Üye Ol
  • Üye Girişi
      • Sitene Ekle
      • Reklam Verin
      • Künye
      • İletişim
AYDIN YEREL
  • Türkiye
  • Ekonomi
  • Siyaset
  • Eğitim
  • Sağlık
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Yaşam
  • Dünya
  • Magazin
  • Yazarlarımız
  • WebTV
  • Diğer ->
    • Foto Galeri
    • Kültür Sanat
    • Bilim-Teknoloji
    • Gazeteler
    • Firma Rehberi
      • Firma Ekle
    • Seri İlanlar
      • İlan Ekle
Flash Haber Çiftçi Borcunu Ödeyemez Durumda! Tarım Bitti!
AydınYerel Bizi Facebook'dan takip edin
AydınYerel Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Yazarlar » Şaban Özdemir
Şaban Özdemir

“Ben Sizin Babanızım! Ben Ne Dersem O Olur!”

Eklenme Tarihi: 27 Ağustos 2018 Pazartesi
Eklenme Saati: 11:18
Okunma Sayısı:
Tweetle
Şaban Özdemir saban@aydinyerel.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
“Ben Sizin Babanızım! Ben Ne Dersem O Olur!”

“BEN SİZİN BABANIZIM. BEN NE DERSEM O OLUR!” DEYİP, OKUS BOKUSLA ÇÖZÜM BEKLEME HAYRA ALAMET DEĞİL!

Ekmek elinin altındayken, başka kapıdan karın doyurmaya çalışmak ya zavallılık ya da ahmaklık! Ama öyle salak ayağına yatmış, şeytana pabucuna ters giydirecek, hin fikirlere, cin yeteneklere sahip, koltuk ahmakları zavallılar var ki; Sayıları yabana atılacak gibi değil.

Bu günlerde; bir övgü, gökkuşağı gibi rengarenk süslü laflar, bir iltifat, bir yıkama yağlama. Gören de inanacak. Koro halinde “yeni bakanımız da yeni bakanımız!“. Milli eğitimi iyi tanıyan, eğitimin sorunlarını ve açmazlarını en iyi bilen, en kısa süre de çözüm yolunu bulacak gelmiş geçmiş en iyi bakan olan vb söylemlerle Bremen mızıkacıları klavye başında, sokaklarda, çarşıda pazarda; Ya ya ya Şa şa şa Bizim bakan çok yaşa…

Her şeyi bilen, milli eğitimi tanıyan bir bakan var diyorsun iyi de; Sen de her türlü şeytanlığı bilip uyguluyorsun… Bakanın elinde sihirli değnek yok ki, bir anda okus bokus yapsın. Eğer gerçekten ülkenin kurtuluşunu kaliteli bir eğitimde, iyi yetişmiş insan gücünde görüyor ve samimiysen düzeltmeye, katkı koymaya kendinden başla. Herkes önce kapısının önünü süpürsün ki, başka kapılarda kire pise laf edebilsin. Kendi söküğünü diksin ki; elin yırtığına, söküğüne kusur bulup ayıplama hakkına sahip olsun. Kendi onurunu kişiliğini, sahip olduğu dünya görüşünü korusun, kıvırmadan göğsünü gere gere savunsun. Kibrini, “ben oldum delisi” tavrını bir kenara bıraksın. İşini iyi yapsın.

Velhasılıkelam adam gibi adam olsun!

Mustafa Kemal’in öğretmeni, Türkiye Cumhuriyetinin memuru, devlet babanın yöneticisi olsun. Vicdanlı merhametli olsun da, sonra engin tecrübeleriyle yol göstermeye kalksın. Ulvi bilgileri ile plan program önerisinde bulunsun. Bizim ellerde “Elin gözündeki saman çöpünü görüyorsun, kendi gözündeki hezeni görmüyorsun” diye bir söz vardır. Tam da bu durumlar, bu tipler için söylemiş atalarımız.

Her ne kadar bir kısmı 1945 model Vabisler gibi hararet yapıp makam odalarına birkaç mola ile çıksalar da; liyakat sahibi bu idareciler derdest edilirken, hak etmediğin koltuğa otururken, aklına liyakat gelmedi de; miadın, pardon görev süren uzatılmayınca mı aklına liyakat mülakat geldi. İşte hak etmediğin, ne yapacağını dahi bilmediğin o koltuğa oturduğun için eğitim bugünkü çıkmaza girdi.

Sınavlarda 95-100 arası puan alanlara mülakatta 30 verilip elenirken, ite kaka 60 puan aldığın sınavdan badem bıyıklarının yüzü suyu hürmetine mülakattan 100 alıp o kişiye zulüm yapıldığını, onun hakkını yediğini kul hakkıyla o makama geldiğini bilmiyor muydun da namlu sana dönünce mübarek (!) ağzından kul hakkı sözünü duyar olduk. İşte hakkı, hukuku senin bu makam sevdan ortadan kaldırdı.

Okulunda, kurumunda namusuyla çalışan, ben haksız hukuksuz işlem yapmam; devlete, millete, cumhuriyete, eğitime, laikliğe, bilime zarar verecek işlere imza atmam; yanlışa yanlış derim diyen öğretmenlerin, memurların, hizmetlilerin uydurma soruşturmalarla, tetikçiler vasıtasıyla görev yeri değiştirilirken sahtekarlığın mimarları sizler değil miydiniz? İşte çalışanların iş verimi bu yüzden düştü, iş barışı bu yüzden bozuldu.

Debriyaja basmadan vitese geçen, kapı kulu olarak görüp kullandıklarına elit sınıflar, hafif ve yağlı görevler; metal yorgunu dostlarına destek eğitim sınıfları hazırlayanlar da

sizlerdiniz. İşte sizin bu kayırmacı tutumunuz eğitim de kaliteyi düşürdü.

Eğitimin bilimsellikten uzaklaştığı, gerici eğitime dönüştüğüne dem vururken; labaratuvarları, kütüphaneleri mescite çeviren; hızını alamayıp en sadık benim deyip dinen ibadetin caiz olmadığı anaokullarına kadar mescit açan da sendin.

Hiç içinde namaz kılmadığın, mescitler aracılığı ile insanları dinden soğutan da, toplumu kutuplaştıran da, laik eğitimi baltalayan da senin süslüman çabalarındı.

Suç işleyen, hak ihlal eden, ahlak dışı davranan kişileri malum sendikaya üye ol kurtul diyerek, üyelik formuna imzayı attırıp, yapılanları görmezden gelip, delilleri yok eden, yalancı tanıklar bulanlar da sizler değil miydiniz?

İşte sizlerin bu tavrınız; kurumları kurum olmaktan, eğitim emekçilerine güven duymaktan, devleti baba olmaktan çıkardı.

Yıllanmış şarap gibi, demini almış çay gibi, taşrada kıvamına gelmiş, her türlü ezayı, cefayı çekmiş, bütün badireleri atlatmış, puanı tavan yapmış olanları değil de; daha mesleğin ilk başmağına yeni adım atan, ayağına köyün, taşranın toprağı değmemiş; eş, dost, hısım, akraba, yandaş ve sendikadaşları, geçici görevlendirme kılıfı altında en gözde okullarda çalıştıranlar da sizler değil miydiniz?

İşte sizlerin bu şapka çıkartılacak vicdani hamleleriniz; merkezi okullarda boş boş oturan öğretmen, taşrada öğretmen bekleyen öğrenciler yarattı, fırsat eşitliğini ortadan kaldırdı. Eğitimi ve toplumu bu adaletsizliğe götürdü.

Sınav görevlerini bile kör vicdanla dağıtırken insan olduğun, kul hakkı yediğin aklına hiç gelmedi mi? Görev vermediklerin aç kalmadıkları gibi, sınav görevi almaktan gına gelenler de zengin olmadı. Ancak sen bunları yaparken verdiğin eğitim ile yaratmış olduğun algı; torpille işe yerleştirme kültürünü toplumun hizmetine sundun.

Hastası, anası- babası, engelli çocuğu, bakıma ihtiyacı olan hatta emzikli çocuğu olanları en uzaklara gönderirken, evinin önündeki pazardan 2 kg soğan, 3 kg patates, 1 kg hıyar, 2-3 bağ maydanoz roka alsın, yorulmasın diye gün boşaltan da sen değil miydin?

İşte senin bu merhametli uygulamaların; insanın soğandan, patatesten, 2-3 demet yeşillikten, hatta hıyardan daha değersiz olduğunu ve insan sevgisinin kıymetini ortaya koydu.

İdareci demek; idare eden, her duruma çözüm üreten demekti devletin dilinde. Oysa verilen yetkiyi Demokles’in kılıcı gibi kullanmak sandın idareciliği.

Ders programı üstünden pazarlık yapan, ders saatlerim sabahtan olsun, peş peşe olsun. Erken uyanamıyorum, öğleden sonra olsun, nöbet yerim şura, nöbet günüm şu gün diye sendika değiştirenler de sizler değil miydiniz?

İşte sizlerin bu tavrı “güç bende, ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur” anlayışını, “benim memurum işini bilir” felsefesini, rahatım için veremeyeceğim taviz, yiyemeyeceğim nane yok zavallılığını karakter haline getirdi.

Eline verilen seçmeli dersleri seçtirmek, okulundan mezun olan öğrencileri imam hatiplere yerleştirmek; sanat, spor, bilim, psikoloji, sosyoloji, mantık, astronomi, demokrasi, insan hakları derslerini seçtirmeme için kural tanımaz tarafgirliğiniz de görülmeye değer çalışmalardı.

İşte sizlerin bu gayretleriniz bugün liselere yerleştirme kaosuna neden oldu.

Üst öğrenime devam edemeyip üretime katılacak, esnaf olacak kişilerin sosyoloji, psikoloji, sanat, estetik, demokrasi kültürü ve insan haklarından eksik olarak hayatın içinde yer almasına neden oldu.

Bu işin eğitimini almış öğretmenler maaş karşılığını dolduramadığı için okul okul gezerlerken sizler de; pedagoji eğitimi almamış, eğitim alanında uzman olmayan, eğitim öğretim verme yeterliliği ve ehliyetine sahip olmayanlarla seçtiğiniz dersleri doldurmak için cami cami gezip imam arıyor, kendi kaynaklarını ve olanaklarını kullanmayarak tüyü bitmedik yetim hakkını eşe dosta dağıtıyordunuz.

“Yandaşlık yapıyorsun, eğitime, bilime, cumhuriyete, Atatürk’e, ülkeye ihanet ediyorsun, nankörlük yapıyorsun” diye yaptığın kepazeliği yüzüne vuranlara; şeytanın bile aklına gelmeyecek düzenbazlıklarla soruşturmadan, kovuşturmadan, iftiradan gözünü dahi açtırmayanlar da sizler değil miydiniz?

İşte sizlerin bu tavrı, vatan haini dediğiniz anlayışı, devletin kaynaklarını har vurup harman savurma zihniyetini palazlandırıp büyüttü; Ülkesine, öğretmenine, büyüklerine; saygısız, terbiyesiz davranılmasının önünü açtı.

Sen koltuk aşkı uğruna kara sevdalara tutulup tüm bunları yaparken; şu an memnun olmadığın, çıkmazda dediğin, böyle yönetsel anlayış, böyle müfredat, böyle sistem olmaz buyurduğun sistem içinde; neresinden tutsan dökülür hale geldi eğitim öğretim.

Allah’tan; koltuk sevdası, makam mevki aşkı, rahat etme acziyeti, tayin yaptırma derdi olamayan; yüzünü çağdaş uygarlığa dönmüş, aklı ve bilimi rehber edinmiş, vicdan merhamet sahibi, ülkesini seven, vatanı ve milleti için çalışan, ülkenin ve çocuklarının geleceği için her şeyi göze alan ve ağır bedeller ödeyen eğitim ve bilim emekçileri vardı. Ama onların bir günü ifadede, bir günü savunmada, bir günü mahkemede, bir günü karakolda, bir günü emniyette, bir günü savcılıkta geçiyordu. Fakat utanmıyorlardı. Doğru olanı yapıyor; devletine, insanlarına, değerlerine sahip çıkıyor, ülkesine olan borcunu ödüyor, aldıkları parayı hak etmenin huzurunu yaşıyor, alnı açık başı dik geziyorlardı.

Eğitim ve öğretimi elbirliği ile bu hale getirdik. Doğru birdir! Bakar kör olma, çareyi başkasında arama zamanı geçmiştir.

Herkes işini doğru yaparsa bakanın şapkadan güvercin çıkarmasını beklemeye gerek kalmaz. Eğer ki şu ana kadar yaptıkların doğru olsaydı eğitim sistemi bu hale gelemezdi. Demek ki gittiğin yol yol değilmiş.

Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak” diyerek hedefini, “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.” Diyerek de ne yapman gerektiğini söylemiş.

Önce kendinden başla düzeltmeye. Burnunun ucundakine bakar gibi yapma! gör ki, bakan da seni görsün. İşin özü; Bakana bakma! İşini namusunla, onurunla, tarafsız ve vicdanınla yapmaya bak.

Etiketler:
adaletsizlik Atatürk bilimsellik Cumhuriyet Demokles demokrasi ekmek laiklik liyakat MilliEğitim mülakat Mustafa Kemal Öğretmen sendika şeytan torpil Türkiye yandaşlık
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

Heval Hüso…Sevgili dostlar bu gün öyle bir duygusal anlar yaşadım, yaşadık ki……. Sağ elin verdiğini s...
Heval Hüso…
En Büyük Şiddet Sevmek Olmalıdır!Özgür iki bireyiz kadın.. Benden eksik değil fazlan var. Benim çok daha fazla olmak üzere;...
En Büyük Şiddet Sevmek Olmalıdır!
Gözyaşlarının Rengi Aynıdır!Kim olduğuna, ne yediğine, ne içtiğine, mezhebine, kitabına, dinine, dingiline bakma “Kapı...
Gözyaşlarının Rengi Aynıdır!
Edep…Edep TDK’da 1.Toplum töresine uygun davranma 2. İyi ahlak, incelik, terbiye olarak açıklan...
Edep…
  • Sizde Yorum Yapın
  • Facebook Yorum

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Dikkat! Üye/Üyeler ve ziyaretçiler suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği/yorumu Site’de paylaşmamalı. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

En Son Haberler

CUMHURİYET!Cumhuriyet, bir ulusun egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve egemenliğini belirli......
CUMHURİYET!
Karacasu – Karapınar Tarihi13. Yüzyılın son çeyreğinden ititbaren Oğuz boylarından, Avşar, Eymür, Kayı,......
Karacasu – Karapınar Tarihi
Unuttunuz mu?Hafızası en zayıf canlının balık olduğu söylenir. Olanları çok çabuk......
Unuttunuz mu?
Heval Hüso…Sevgili dostlar bu gün öyle bir duygusal anlar yaşadım, yaşadık......
Heval Hüso…
Torunlarımıza Ne Diyeceğiz? İlkokul kitabında okuduğum bir okuma parçasında yakınından küçük bir......
Torunlarımıza Ne Diyeceğiz?
Sitemizden son dakika haberlerini iletmek için izninizi istiyoruz. Önemli gelişmelerden ilk sizin haberiniz olsun!
  • Türkiye
  • Siyaset
  • Eğitim
  • Yaşam
  • Ekonomi
  • Spor
  • Kültür Sanat
  • Sağlık
  • Dünya

AYDIN YEREL
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için info@aydinyerel.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2017 - Aydın Yerel Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ajans5.Net